Türkiye işçi sınıfı TEKEL’den bu yana aylarca sürebilen mücadeleci bir işçi eylemiklerine sürekli sahne oluyor. Bu gelişimler içinde Greif grevi bir sıçramaya işaret ediyor. Aynı süreçte Arjantin işçi sınıfında 5 yıllık (Kraft Grevi 2009) bir suskunluk döneminden sonra siyasal ve kendine has mücadele araçlarıyla güçlü bir şekilde aktif olmaya başlıyordu. Bu gelişmelerin zirve noktasını işçi kontrolünde üretime geçen işgal altındaki Donnelley fabrikasındaki mücadele ile sendika bürokrasisine, polise ve ülkenin önemli sanayi kollarından birinde faaliyetde olan ABD Åžirketi LEAR’a karşı mücadele veren Lear işçilerin mücadelesi oluşturmakta. Bu yazıda işçi sınıfının mücadelerini değerlendirme ve bu değerlendirme ile birlikte işçi sınıfının stratejisini de derinleştirme amacını taşımaktadır. Taktiksel sorular bu yazıda sadece somutlaştırma amacıyla dillendirilecektir.
Donnelley ve Zanon tecrübeleri
400 işçinin çalıştığı ABD Åžirketi Donnelley 123 işçisini ekonomik nedenleri bahane ederek işten çıkarma isteğine işçi temsilciliği ve işçiler onay vermedi tıpkı maaşların %40”²a kadar varan düşürülmesinde olduğu gibi. Buna neden olarakta Donnelley şirketinin 2013 yılında dünya çapında 218 milyon dolar kar yapmasını ve herhangibi bir kemer sıkma politikasına neden olmamasını gösterdiler. İşçilerin patronlarının bu saldırılarına karşı aldıkları tutum, patronun şirketi iflas göstererek kapatmasına ve yurtdışına çıkmasına neden oldu. 13 08 tarihinde işe gelen işçiler fabrikanın kapalı kapısı önünde kaldılar. Bunun üzerine hzlı bir şekilde harekete geçen işçiler fabrikayı işgal edip, üretime geçtiler. Donnelley işçisi ve işçi temsilcisi Jorge Gabriel Medina dediği gibi, işçiler bu eylemliliği daha önce kendi aralarında demokratik bir şekilde tartışmış ve bir çok toplantıyla işçilerin birliği sağlamlaştırılmıştı. Donnelley Arjantin sanayisinin kalbi olan ve içinde bir çok önemli fabrika ve işyerini içinde barındıran Zona Norte (Buenos Aires’in Kuzey Bölgesi) bölgesinde bulunmakta. Dönemin hükümetinin 1985”²deki büyük grevini askeri panzerle saldırarak durdurabildikleri Ford fabrikası tam Donnelley fabrikasının karşısında. İşçi sınıfının kalbi olan Zona Norte’de işçilerin kontrolü altındaki bir fabrikadan diğer fabrikalara açılma fırsatı daha mümkünleşmiştir. Bu yüzden Donnelley ve Lear (o da Zona Norte’de) bir mücadeleci fabrikalar ve işyerleri arası Zona Norte koordinasyonunu kurmaya ugraşıyolar. Hükümet ise buradaki tüm suçu işyerine yüklüyerek, kendi sorumluluklarından uzak durmaya çalışılıyor. En son Donnelley firmasının fabrikayı iflas göstermesine rağmen satabilme imkanını hükümet sunmaya hazır olduğunun işaretlerini vermeye başladı. Bu arada Donnelley’deki Zanon hayaletinden bahsedilmeye başlanıldı bile.
Zanon 13 yıldır işçi kontrolünde Arjantin’de üretim yapan bir fabrika, tüm önemli kararlar genel işçi toplantılarında karara bağlanılıyor. Bu iş yerinde herkesin eşit oy hakkı ve maaşı var. Zanon işşizler hareketiyle önemli bağlar kurabilmişti. Bunlar daha sonra fabrikanın devletin ve çetelerin saldırısına karşı korunmasında önemli rolleri olacaktı. Zanon bu ilişkiyi başarabilmişti, çünkü iş saatlerinin aynı maaşla düşürülmesini siyasal olarak öne sürmüştür. Tam da Kapitalizmin tarihsel krizinde geçiş talebi kendi etkisini gösterebilmiştir. Yaklaşık 250 seramik işçisi fabrikayı ele almış, 12 saatlik çalışma temposunu 8 saate düşürmüştü ve fabrikada çalışan işçi sayısını 400 e çıkarmıştı.
Mücadelede somut bir perspektif sunabildiği için işçilerin öncüsü diğer sektörlerin de önderliğini alabiliyordu. Bu kazanımın yanı sıra fabrikadaki öncünün salt sendikacılağa karşı siyasal olarak çıkış göstermesinde kendisini ifade etmiş bir yönü de var. Zanon işçileri aynı zamanda eyalet parlamentosunda da kendi işçilerini milletvekili olarak göndermişir. Zanon’un talep ettiği öz yönetimleri altında kamulaştırma bir fabrikanın gücünü aşan ve işçi sınıfının yeni örgütlüğünü gerektiren bir talep olduğu için Zanon işçileri yıllardan bu yana ülkeyi geziyorlar, grevlerde, eylemlerde, yürüyüşlerde yerlerini alıyorlar ve yurtdışına işçi sınıfının kendi öz örgütlenmesini, işçi demokrasisini ve Arjantin deneyimlerini anlatmak için uçuyorlar, mesela Yunanistan’da işçilerin elinde olan Vio.Me fabrikasına oradaki işçilerin davetlisi olarak Zanon mücadelesinin tarihsel işçi lideri ve PTS (Sosyalist İşçi Partisi) üyesi Raul Godoy gitti. Bu politika Zanon’un ona benzer başlayan deneyimlerden çok daha farklı yürümesine yol açtı. İşçi sınıfının kendi yönetme organlarının oluşması uzun, zorlu mücadelerin ve programatik net duruşların sonucudur. İşçi sınıfının spontane girişimleri Arjantin’de tekrar sermaye fabrikası olma geri dönüşlerine, ya da sınıf mücadelesinde uzak durarak iflasını hazırlayan koperatiflerle dolu.
Greif ve Kazova
800 Greif işçisinden 600 tanesi 60 gün boyunca ABD şirketini işgal ettiler ve firmaya, sendika bürokrasisine karşı mücadeleci bir siyaset izlediler. Polisin saldırısıyla ancak bu işgal sonlandırabildi. Bizler bu noktada önemli bir sorun olarak, Greif grevinin hızlı bir şekilde izole olmasını görüyoruz, sendika bürokrasisi ve ülkenin son yıllardaki en önemli işçi mücadelesini göz ardı eden küçük burjuva veya halkcı grupların tavrı bu izalasyon yol açmıştır. Bununla beraber mücadeleci bir fabrikada bu izalosyon sonucunda kendi sınırlarına ulaşmıştır. Ayrıca Greif’te mevcut olan işçi demokrasisi de açlık ve acı (dayanıklık) sınırına ulaşmıştır, ki dışarıdan maddi ve manevi destek gelmediğinde bu süreç daha da hızlanır. ”İşgal, Grev, Direniş” gibi mücadelenin ana sloganı belki işgalin ilk günlerine kadar doğru bir slogandı, ama daha sonra bu slogan mücadelenin gerçekliliği tarafından aşıldı. İşçi kontrolünde üretim bu durumdan çıkabilmek için tek yoldu. Bu talep kendisiyle beraber işçi sınıfının öncüsünün yeni bir bilinçle kuşanmasını zorunluluğunu da getirmekteydi.
Greif mücadelesi işçilerin kesin bir zaferiyle bitmese de, işçi sınıfı için çok önemli dersleri içinde barındırıyor. Greif işçilerinin mücadeleci siyaseti, 60 günlük işgal, ve anti-bürokratik sendikal mücadelenin unsurları ve şimdi örneğin mücadele esnasında da Kızıl Bayrak dergisiyle de iki defa röportaj imkanına sahip olabildiğimiz ve Greif mücadelesinin derslerini tartışabildiğimiz siyasal bir önderliği varlığı gibi. İşte bu yüzden Greif mücadelesi Türkiye’deki bir çok işçi mücadelesinin daha ilersine gidebilmiştir ve bu sebeble de sınırlarına da gelmiştir.
Fırsatı kaçırılmış bir durum olarak ve Greif gibi bir mücadelenin işçi sınıfının öncü kesminin gayretine ihtiyacına vurgu yaparak, Kazova mücadelesine işaret ediyoruz. Kazova bir patronsuz teksil işletmesi olarak Disk Teksil’de Greif işçileriyle beraber bir anti-bürokratik akım mücadelesi vermek yerine, kendisini bir şatış dükkanı olan teksil koperatifi modeline çekti. Bu geri çekişin nedeni ve bu modelin sınırları, işçi sınıfın mücadelerini bir çok sayısız mücadeleyle aynı değerde yan yana sayan DİH’in programatik şekillenmelerinde yatmaktadır, Donnelley ve Lear işçileri diğer mücadeleci fabrikalar ve işçi sınıfın sektörleriyle bir sınıf programı üzerinden örgütlenme mücadelesi verirken, Greif böylesi bir dinamiğin dışında kalmıştır ve bırakılmıştır.
Sovyetik Strateji
İşçi sınıfı kendi sınıf bilincini başka sınıfların önderliği altında iken geliştiremez. İki örnekle açmak gerekirse. Küçük burjuva devrim konsepti, devlet ile silahlı bir mücadelein hazırlanmasıdır. Bu konsepte işçi sınıfı bir çok unsur içindeki herhangibi bir unsurdan öteye gitmez. Kendi örgütsel yapısıyla bir silahlı grup işçi sınıfının yerini tutar. Bir başka çarpıklık olan bürokratik konsept ise, devlet aygıtının sol parçasını (çoğunlukla) üstlenmek istenilmesi veya bununla ortak çalışılmaya gidilmesi ve aynı zamanda sendika bürokrasisiyle bütünüyle ve kısmen birleşilmesidir. İşçi sınıfının yukarıdan bürokratik emirlere tabi bırakılmasıdır.
Devrimci işçi sınıfın partisi ise bunlardan temelden ayrılır. İşçi sınıfı bir çok fabrikada örgütlenmiştir, bir de buna sermayenin işçileri bölmesi eklenmektedir. Böylesi bir dönemde işçi sınıfının partisinin inşaasını çok ilerletmek te mümkün değildir. İşçi sınıfın devrimci partisi, sınıfın kendisini de siyasal olarak örgütlediği ve ekonomik mücadelerini de yüretebildiği noktada inşaasını yapabilir. İşçi sınıfının devrimci partisi işçi sınıfın siyasi olarak mücadele tecrübesinden geçmiş ve politik egitimli kesminden oluşur. Lakin tüm işçi sınıfı daha geniş ve büyüktür. Tüm işçi sınıfının partisi olma çabaları işçi sınıfınıng genelinin içinde bulunduğu subjektif ve objektif nedenlerden dolayı reformist ya da sosyal şovenist sonuçlarla bitiyor. Kitlesel etkisi olan işçi sınıfın kadro partisi bunlara aynı zamanda bir cevaptır.
İşçi sınıfı bu sebebten dolayı siyasal ve örgütsel olarak ilerliyebileceği ve diğer kesimlerini mücadeleye katabileceği yapılara ihtiyaçı var. Bunlar, fabrika komiteleri, grev komiteleri, büyük işçi toplantılarıdan başlıyarak tâ sovyete kadar uzanırlar. Ve bunlar tepeden bürokratik müdahalerle oluşmazlar veya göstermelik, içi boş haklarla da kurulmazlar. İşçi sınıfının önemli mücadeleri ve deneyimleriyle ortaya çıkarlar. Donnelley ve Lear işçilerin 16 Ağustos talepleriyle büyük bir işçi toplantısına çağırması bir tesadüfi olay değildir. Bu toplantı’da 3000 işçi ve işçi temsilcileri biraya gelmişti. Orada şekillen işçi sınıfının mücadeleci sektörlerinin talepleridir ve burjuvanın etkilerine karşı panzehiri ile işçi demokrasisin temel taşıdır. PTS bu büyük işçi toplantısına kendi işçi tabanını mobilize etti ve o toplantıdaki çoğunluğu da oluşturdu. Hem Donnelley hem de Lear mücadelerinde öncü bir rol oynamaktadır PTS. Burada Donnelley ve Lear mücadelerin önderliğinde tüm sınıfı harekete geçirecek şu talepler formüle de edildi:
– Hiçbir aile sokağa atılmasın
– Yaşasın Donnelley işçilerinin öz yönetimi, İşçi kontrolünde kamulaştırma
– Lear İşçilerinin ve yasal işçi temsilcilerinin işlerine geri alınması
– Maaş kesintilerin (vergilerinin düşürülmesi) Enflasyon kayıplarının önlenmesi için otomatik maaş artışları.
– Taşeron ve esnek çalışma anlaşmaları çöpe! Kadrolu, güvenceli ve süresiz iş antlaşmaları!
– İşçi çıkartan ve kapatılan işyerlerinin işçi kontrolünde kamulaştırılması.
– Las Heras Petrol işçilerinin serbest bırakılması
– Anti-Terör yasasının iptali
– Dış borçların ödenmemesi: Halk oylaması yapılması
Bu mücadeleci fabrikaların talepleriyle diğer mücadeleci ve ilerici sektörlere de açılmaya çalışılıyor şimdi. Bu süreç kendiliğinden ve otomatik olarak gelişen bir süreç değil, tam tersine tartışmaları da gerektiriyor. Bu toplantı da alınan kararları PTS kendi siyasl talepleri arasına alırken, PO (İşçi Partisi) hem bu toplatının karar alabilme yetkisine karşı gelirken hem de taleplerinin kendisini red etti. PO ile CTA sendikası krize karşı açıkladıkları taleplerde Donnelley ve Lear işçilerin taleplerini tüm işçilerden gelen baskılara rağmen görmezlikten geldiler.
Kapitalist Devlet
İşçi sınıfının kendi öz yönetim organlarını kurabilmiş olsa da Kapitalizmden Sosyalizme barışcıl ve otomatik bir geçiş yok. İşçilerin kontrolü altındaki fabrikaların örgütlenebilmesi işçi sınıfının ilerdeki mücadelerinin hazırlığıdır. Burjuva devleti reforme edilemediği gibi olduğu gibi teslim almakta mümkün değildir, onun parçalanması gereklidir. Sovyetik strateji işçi sınıfının siyasal iktidarı almasın bir faktör noktasını oluşturmaktadır. Geçen yılın sonunda Arjantin’de alevlenen bir polis sorunu ile ilgili tartışmalar vardı. PO kriz içinde bulunan polisin daha iyi maaş ve donanımlı sendikalaşmasını savundu. Sendika şuç şebekesi haline gelmiş polisin de aynı zamanda bir denetleme organı görevini de üstlenir böylelikle. Polise karşı duyulan huzursuzluk ve getirilen eleştiriler polisin sevilmeyen kısımlarını fes ettirmek ve onların görevlerini işçi sınıfın örgütlerine devir etmek için bir fırsat olarak görülmedi. Fabrikaları işgal edip, işçi kontrolüne geçirebilmek için güçlü işçi örgütlülüğüne ihtiyaç var, şimdiye kadar sendikalı polislerin kapitalistlerden alıp işçilerin kontrolüne devredilen bir fabrika da yok. Sendikal polis tercihine verilen önem siyasal olarak işçi sınıfının önünde duran alanları ele geçirmesine engel bir siyasetdir. İşçi savunma komitleri ve milisleri bu somut mücadelenin içinde kendisine yer açarak daha net bir şekilde ortaya da çıkması gereken noktalardan biridir işçi sınıfının devrimci partisi için.
Åžu an işçileri çıkaran ya da kapısına kilit vuran fabrikalara ve işyerlerine el konulması gereklidir. İşşizliğe karşı mücadelede bir çok işçi de beraber saf tutacak ve kendi burjuva önderliklerini de sınava tabi tutacaklardır. Bakacaklar, işçi sınıfının somut taleplerine karşı ne kadar çözüm üretebiliyorlar diye. Öz yönetimlerin yukarıda beliritiğimiz bazı siyasal sınırların yanı sıra ekonomik alanda da sınırlara sahiptir: İşçilerin kontrolü altındaki bir fabrikaya karşı pazardaki rekabet, sabotajlar, pazardaki amborgo ve boykotlar ve üretimin kendisi ve bunun ayakta tutulması için gerekli olan sermaye gibi konular ekonomik sınırları belirlemiş durumlarıdır.
Sendika bürokrasisine karşı mücadele
Sendikalar ekonomik mücadeleler için kaçınılmaz araçlardır. İşçilerin kendi fabrikasını, sektörünü ve gerektiğinde işçilere sınıfını bir genel greve kadar örgütlemenin fırsatını verir. Sendika bürokrasisi sorunu tüm sınıf mücadelesi için belirleyicidir. Türkiye’de sendikal bürorasisi çoğunlukla siyasal kimlikle analiz edilmektedir. Böylelikel Hak-İş Ağaların ihanetci sendikası iken, siyasal olarak solda duran sendikalar ise bu görüşe göre iyi olan sendikalardır. Biz bu konsepti red ediyoruz. Bürokrasi maddi koşullarında belirlenir. Bürokrasinin ayrıcalıkları ( Kendisi tarafından temsil edilen işçilere göre maaş farkı, zor kol işinden alınarak büro işlerine verilmesi, istenildiği zaman görevden alınanılamaması ve tepeden söz hakkının olması vs.) herbirinin teker teker siyasal kimliklerinden bağımsız olarak bürokrasinin maddesel belirlenmesidir. Bununla beraber sendika bürokrasisi kendi ayrıcalıklarını kapitalist bir şirket yönetiminde olan işyerine borçludur, bunları ateşkeslerle ve arabulucuklarıyla korumayı da biliyor. Sendikal mücadele bu anlamıyla iki yönlüdür. Bir taraftan sendikal bürokrasiyi harekete geçirebilecek bir siyaset ve kısıtlı da olsa ortak çalışma zorunluluğu varken, işçilerin siyasal karar bağımsızlığı ve karar verme merkezi olma mücadelesinin bürokrasiye karşı mücadelesi de zorunludur.
Sendikalar içinde anti-bürokratik akımının kurulması işçi sınıfı politikasının temel taşlarından biridir. Türkiye’deki sendikalar içinde mücadele edecek bir anti-bürokratik akım için hangi program vardır? Böylesi bir programın temsilcilerin her an görevlerinden geri çağrılabilme durumunu, temsilcilere bir işçi maaşı, temsilcilerin Rotasyonu ve Devlet’den ve şirketlerden bağımsız olunması gibi noktaları içermesi gerekli. İşçi sınıfının sendikal örgütlenmelerini savaşa, ırkçılığa, mülteci işçi düşmanlığına karşı gibi sorunlarda da aktif olarak harekete ve greve çekilmesi mücadelesi de bu bürokrasinin güç kaybına yol açabilecek adımlardan biridir. Tabanı siyasi bir bilinçle örgütlemenin yolunu da açar. Ekonomik mücadelenin ve siyasl mücadelenin birleşmesinin momentlerinden birini oluşturur.
Devrimci Parti
İşçi mücadelerinin parti şeklini almamış bir politik önderlikten yoksun olarak burjuva sınıfı üzerine kendi diktatörlüğünü kurabilmesini sağlayacak sosyalist bir devrime gidebilmesine olan inanç büyük bir yanılğıdır. İşçi sınıfın patisi mücadeleci fabrikalar ve işyerlerini temel olır ve sınıfların ortadan kaldırılması için proleter diktatörlüğe gidecek yolu ideolojik ve örgütsel olarak gösterir.
Kapitalizm kendi doğası gereği sürekli sorun yaratır, İnsan hakları, kadın, çevre, çinsiyet, konut sorunu vs. gibi. Küçük burjuva grupları bu alanları ayırıp bunları izole etmektedir. Somutlaştırmak için örneklendirebiliriz. İstanbulda kentsel dönüşüm sürecinde işçi sınıfının örgütlerini harekete geçirmeden veya sınıfın ” İşçilerin ve kiracıların kontrolü altında bir kamusal konut inşaatı” ve ‘kiralar aşağıya – maaşlar yukarı’, gibi talebleri olmadan yürütelen mücadele var. Bu mücadele bu sınırlara sahip olduğu içinde, işçi sınıfının mücadelesini beraber yürütebilecek ve onları kendi mücadelesi olarak görebilecek öz yönetim araçları da ortaya çıkmıyor. Bu sebeble ya insanlar orada en önemli sorunlarıyla baş başa bırakılıyor veya reformist veyahut küçük burjuva güçler tarafından önderlik alınıyor. Gezi hareketi tartışmaları tüm hareketi veyahut bu hareket içindeki bir fraksiyonu işçi sınıfının talepleriyle yeniden örgütlemek yerine hareketin nasıl oluştuğuna dair sosyolojik rakamları didikleme dejenerasyonuna ugramıştı. Greif bu mücadelede küçük burjuva, halkcı örgütler ve sendika bürokrasisi tarafından göz ardı ve izole edildi, tam da bu sebebten dolayı Greif’in kendisini tüm işçi sınıfının öncüsü olarak görmesi gerekliydi ve taleplerini sınıfı kapsayacak bir hale getirmeliydi. 16 Agustos’da yaşanılan süreç ve buradan yükseltilen taleplerin bu siyasetin somut bir sonucu.
Donnelley ve Lear mücadelesinde gençliği ve üniversite ögrencileri ön saflarda görüyoruz. üniversitelerin demokratik olarak kendisini topluma açmasını, işçilerin okuması önündeki tüm engellerin kaldırılmasını ve eğitimde kol ve kafa işi arasındaki farkın kaldırılmasını savunarak işçi sınıfı çıkarıyla üniversiteyi mevziye çevirmenin önemini gençlik örgütlenmelerin de anlatıyoruz. Donnelley ve Lear işçileri için üniversite ögrencileri eylemler ve paneller düzenlerken, Buenos Aires teknik üniversite ögrencileri işyerindeki sabotajdan dolayı ve diğer teknik eksiklerin ortadan kaldırılması için fabrikada ögretmenlerini de alıp, desteğe gittiler ve bununla da yetinmeyip sürekli bir teknik destek koordinasyonunu oluşturdular. Türkiye’deki ögrenci hareketinin şu anda işçi sınıfıyla böylesi organik bir bağı oluşabilmiş değildir.
İşçi sınıfının partisi kendi sınıfını örgütlerken, diğer sınıfları ve ara katmanları da devrime götürmek için de önderlikte yapar. Türkiye’de işçi kontrolü altındaki işyerleri ve fabrikalar için emek mücadelerindeki sıçrama noktası programatik saptamasında yer almalıdır. Kim bugün enternasyonal çapta hareket eden Kapitalizmi aşmak istiyorsa, enternasyonal işçi sınıfının deneyimlerine yönelebilmeli, bunları teorize edebilme ve kendisini enternasyonal örgütlüyebilmelidir. Donnelley işçilerinin sizinle yaptığı röportajda dediği gibi, ”işçi sınıfı birdir ve sınır tanımaz”. Devrimci bir partinin enternasyonal düşünmesi ve devrimci bir programla örgütlenmesi kendi öz görevidir. Bununla birlikte işçi sınıfının mücadelesi başta stratejik olmak üzere, taktiklerini de tartışabilmek için ve bununla beraber dayanışmanın örgütlenebilmesinin yolunu açabilmek içindir de bu.. Bu çercevede işçi sınıfının bu mücadeleci deneyimleri arasındaki ilk bilgi alışverişini selamlıyoruz.
Suphi Toprak
Devrimci Enternasyonal Örgüt (RİO)
RİO ve PTS, Troçkist Fraksiyon- Dördüncü Enternasyonal’in kardeş seksiyonlarıdır.
Not: Bu yazi Kızılbayrak Sitesi için düşünülmüş ve yazılmıştı, dili ve içeriği de ona göre belirlenmişti.
|